Dr.Ayşim TUĞ , Adli Biyoloji Uzmanı - Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Prof.Dr.İ.Hamit Hancı , Adli Tıp Uzmanı-Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Üzeyir Garih cinayeti ile polis olay yeri incelemesinin önemi bir kez daha gündeme geldi. Bilindiği gibi kriminal olaylarda olay yeri incelemesi Jandarma ve Polis’in Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüklerine bağlı ekipler tarafından yapılmaktadır.
Olay yeri inceleme ekibinin görevi rutin polis hizmetlerinden daha farklı ve biraz daha önemlidir, çünkü suçla ilgili araştırmaların başlangıç noktası olay yeridir. Buradan elde edilecek deliller, suçun işleniş biçiminin ve suçlunun kimliğinin belirlenmesini sağlar.
Olay yeri inceleme ekibi geldiğinde yapacakları ilk iş olay yerini ve olay yerinden kaçış yollarını da içine alacak şekilde geniş bir çevreyi güvenlik şeridi ile çevirmektir. Suçlunun kaçarken bir süre sonra yakalanma korkusu, telaş nedeniyle ilk andaki kadar dikkatli davranamadığı ve delil bıraktığı belirlenmiştir. Bu nedenle güvenlik şeridini geniş tutmak yaralıdır.
Güvenlik şeridiyle çevrilen alana ilgisiz ve bilgisiz kimselerin girmesi engellenerek, yanlışlıkla dahi olsa delillerin yok edilmesi engellenmelidir.
Olay yerinde rasgele dolaşanlar bütün iz ve belirtileri bozabilirler, ve suç delillerinin dağılmasına sebep olurlar.
Çevrilen bölgeye ekip dışındaki görevlilerin, basın mensuplarının ve aile üyelerinin girmesinin engellenmesi Türkiye’ de zor olmaktadır. Özellikle cinayet vakalarında öldürülen kişi toplumun gibi tanınmış biriyse üst düzey yöneticiler, siyasiler olay yerinin içinde kameraların karşısında bilgi almaktadırlar. Oysa emniyetten bir yetkilinin bu kişilere bandın içine giremeyeceklerini söyleyip, bilgi vermesi gereklidir.
Aslında tüm polis birimlerinin bu konuda eğitilmesi gerekir. Olay yerine ilk ulaşan güvenlik birimleri ya en yakın karakoldan gelirler ya da devriye ekipleridir. Bu ekibin yapacakları olayın çözüme kavuşturulmasıyla yakından ilgilidir. Suçlunun olay yerinde mutlaka delil bıraktığı düşüncesinden hareket ederek bu delillerin kaybolmaması, zarar görmemesi için önlem alınmalıdır.
Diğer taraftan çevredeki meraklıların, basın mensuplarının hatta güvenlik ekibindekilerin olay yerine daha sonraki çalışmaları olumsuz etkileyecek materyalleri eklemesi engellenmelidir. Olay yerindeki tuvalet kullanılmamalı, sigara içilip izmariti bırakılmamalı, havlu, bardak vs. kullanılmamalı, hiç birseye dokunulmamalıdır.
Bir taraftan olay yerinin güvenliği sağlanırken diğer taraftan çevredeki olaya tanık olmuş insanların konuşmaları müdahale edilmeksizin önce dinlenip not alınmalı, yardımcı olabilecek tanıkların isimleri alınmalıdır. Ancak tanıkların birlikte tutulmaları da sakıncalıdır çünkü olayı tartışırken birbirlerinin ifadelerini etkilerler. Şüpheli görülen kişiler de yine birbirlerinden ayrı tutulmalıdırlar.
Basın mensupları polis telsizinin frekanslarına girerek olayları önceden haber almakta ve bazen güvenlik güçlerinden önce olay yerine varıp çekim yapmaktadırlar. Daha yakın, daha ayrıntılı çekim yapma telaşıyla da olay yerindeki delilleri ortadan kaldıracak kadar dikkatsiz davranmaktadırlar. Bu nedenle basına hemen haber vermemek, mümkünse haberleşmeyi telefonla yapmak gereklidir.
Olay gece olmuş olsa da gün ışığında bölgeyi bir kez daha incelemek gereklidir. Bölge incelemesi yapmak için çeşitli yöntemler vardır. (Spiral, tekerlek, mazgal yöntemleri gibi)Tüm yöntemlerin ortak amacı bölgede incelenmemiş yer bırakmamaktır.
Olay yerindeki tüm deliller numaralandırılmalı ,ayrıntılı notlar alınmalı, krokiler çizilmeli, fotoğraf ve video çekimleri yapılmalıdır. Ayrıntılı bilgi toplamak ve bunları saklamak önemlidir çünkü yıllar sonra olayı tekrar canlandırmak gerekebilir. Ayrıca polis kamerasıyla yapılan çekimler bazen suçlunun belirlenip yakalanmasında yararlı olabilmektedir.
Cinayet, hırsızlık, bombalama ve diğer tüm kriminal olayların kendi içinde bir mantığı, bütünlüğü vardır. Olay yeri inceleme ekibi bunu bilerek olaya uygun yöntemlerle çalışır. Hangi olayda nerede , ne tür delil arayacağını bilmek kadar önemli bir diğer nokta bu delilleri uygun yöntemlerle toplamak ve taşımaktır. Örneğin olay yerinde bulunan bir ateşli silahın namlusuna kalem sokarak taşınması namlunun içinde delil olabilecek kan, bitki, toprak gibi materyallere zarar verebilir. Özellikle biyolojik delillerin toplanması, uygun taşıyıcı araçların ( kağıt zarf, cam şişe gibi) içine alınması , uygun koşullarda saklanması ve incelenmesi çok önemlidir. Bu tür delillerin toplanması ile ilgili hatalar delilerin bozulmasına yol açtığından bazen olayın çözümsüz kalmasına neden olmaktadır. Delil toplarken eldiven ve özel giysi kullanmak kontaminasyonu önleyeceği gibi güvenlik elemanının kendi sağlığını da koruyacaktır.
Ayak izleri ülkemizde iyi değerlendirilemeyen önemli delillerdir. Bu izlerin incelenmesiyle failin boyu, ağırlığı yaklaşık olarak hesaplanabileceği gibi, sosyo-ekonomik durumu tahmin edilebilir. Bu izlerdeki düzensizlikler failin bacaklarındaki bir sakatlığı gösterebilir. Bu da tanınmasında önemli bir işaret olabilir.
Kapalı veya açık alanlarda işlenen suçlarda olay yeri incelemesi farklılıklar gösterebilir. Açık alanda izlerin, delillerin yok olabileceği düşünülerek olay yeri incelemesini ceset incelemesinden önce yapmak gerekebilir.
Olay yerinde yaralı varsa öncelik hayat kurtarmak olmalıdır ancak ilk yardım ekibinin de delillere zarar verecek şekilde çalışması engellenmelidir. Bir polisin yaralının yakınında olması yararlı olabilir. Yaralının söyleyeceği bir isim, bir ayrıntı daha sonra olayın çözümünde önem taşıyabilir.
Ölüm söz konusu ise Ceset mutlaka Adli Tıp uzmanı tarafından incelenmelidir. Yaraların özelliği, cesedin pozisyonu, kanın sıçrama yönü gibi özellikler Adli Tıp uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Ceset otopsi için Adli Tıp Kurumuna bu muayeneden sonra gönderilmelidir. İdeal olan olay yeri inceleme ekibi ile adli tıp uzmanının aynı anda gelmesidir .Ancak ülkemizde sadece 200 Adli Tıp uzmanı vardır ve bunların büyük kısmı İstanbul’dadır. Bu nedenle bu işlemler Adli Tıp eğitimi almamış hekimlerce yürütülmeye çalışılmaktadır.
Üzeyir Garih cinayeti ,Türkiye’ de DNA bankasının kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Belirli suçları işleyenlerin DNA profillerinin kayda geçirilmesi durumunda bu kişilerin daha sonra karışabileceği suçlarda kimlik belirlenmesi daha hızlı ve kolay olacaktır. Ayrıca olayla ilgisi olmayan kişilerin suçlu ilan edilerek mağdur edilmeleri de engellenmiş olacaktır.
Herhangi bir adli olayın nasıl yapıldığını , olayın oluş şeklini , olaydan meydana gelen zarar ve ziyanın tesbiti , suçlu ve mağdura ait suç delillerinin tesbiti için hakim yönetiminde olay yerinde yapılan incelemeye keşif denir.
Keşif hakim yönetiminde , gecikmesinde zarar doğacak durumlarda Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır (C.M.U.K 78/1).
Ölüm , yaralanma ve ırza geçme olaylarında bilirkişi olarak muhakkak bir doktorun bulunması , olay yerinde bulunabilecek suç delillerinin doktor tarafından incelenmesi gerekir.
Keşif sonunda bir tutanak düzenlenir.Buraya keşif esnasında görülenler , bulunanlar ile olayın özelliğine göre bulunması umulupta bulunmayanlar kaydedilir (C.M.U.K 78/2).
Bir ölüm söz konusu ise keşif sırasında ölenlerin adli muayeneleri yapılır.
Bir ölünün adli muayenesi tabip huzuru ile yapılır. Adli muayenede ölünün tıbbi kimliği , ölüm zamanı ve ölüm sebebini belirlemek için dış bulgular tesbit edilir (C.M.U.K 79/1).
Olay , olay yeri ve ölene ilişkin bilgiler , dış muayene bulguları Cumhuriyet savcısı tarafından saptanır. Daha sonra ölüm nedeninin ortaya konması için ölü hekimin muyene ve incelemesine bırakılır. Ceset elbiseli iken ve elbiseleri çıkarıldıktan sonra muayene edilir. Keşif muayenesinde insizyon yapılmaz. Ölüm olgularında keşif sonunda düzenlenen tutanağa , ölü muayenesi tutanağı denir. Tutanak hakim veya savcı , tutanağı yazan katip , hekim ve otopsi yardımcısı tarafından imzalanır .
Cinayet olaylarında, ölenin otopsisinin mutlaka ve hemen yapılması gerekir. Keşifte bulunanlara kesin görünen bir ölüm sebebi, davaya bakacak olan hakime aynı kesinlik ve kanıyı vermeyebilir. Ayrıca geçen zaman içinde ceset çürüyeceğinden, sonradan lüzum görüldüğünde yapılacak otopside, ölüm sebebi kesinlikle saptanmayabilir.